27 Ağustos 2009 Perşembe

seni düşünmek güzel şey
seni düşünmek ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey

seni düşünmek güzel şey
seni düşünmek ümitli şey
fakat artık ümit yetmiyor bana
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum.

nazım hikmet...

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Boş..

Ulan bu aq dünyası hep böle mi ? Neden bir yola girince sürekli karşıma engeller çıkıyor ? Neden teker teker gelmiyor bütün sorunlar ? Hepsi bir anda gelince kaldırabileceğimi mi sanıyorsun ? Ne kadar güçlü olduğumu mu sınıyorsun ? Güçsüzüm ulan güçsüzüm. 1 ay önce ne güzeldim lan zevkten içiyordum gülüyordum yanımdakilerle dalga geçiyordum, şimdi ben daha beterim. Arada kaldım. Tükendim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Hangisinin doğru olduğunu bilmiyorum. Kiminle gitmeliyim onu hiç bilmiyorum. Takıntılı mısın yoksa aşık mı ? Seni sevenle mi sevdiğinle mi ? Sevdiğinle mutlu olamayacaksın belli ki yaptıklarından - yapmadıklarından - dolayı.. Ama ya onu seviyorsan gerçekten.. Yaşattıkları için mi seviyorsun yoksa elde edememe duygusu mu ? Bir yanım erirken bir yanım diriliyor.. Hangisi doğru hala daha bilmiyorum. Bunları niye yazdım onu da bilmiyorum. Ben gidiyorum derken harbiden gitmeliydim. Geri dönmemeliydim. Gitme zamanımı iyi belirlemiştim ama geri dönme zamanı olmayacaktı. Gurur yapıp geri vites yapmayacaktım. Seni istiyor muyum istemiyor muyum bilmiyorum. Yağmur tek başına bir bok değil bulut olmadan..

4 saat sora gelen edit : ulan bunu yazdıktan sonra yolumu çizdim sevmiyormuşum meğersem yüce rabbim yanımdaymış hadi hayırlısı..

16 Temmuz 2009 Perşembe

Kenan Doğulu - Aşkkolik

Yine, yeni, yeniden uzunca bir süre takılıp kaldığım bir şarkı. Bu sefer tam 1 hafta oldu başka şarkı dinlemeyeli. İğrenç albüm ama 1 tek güzel şarkı. Efsane listesinde kafaya oynar. Girişi fena halde House of The Rising Sun 'ı andırıyor ama olsun.
-------------------------------------------

Aşkkolik oldum senin yüzünden
Şikayetim beni az görüşünden
Sen ne biçim bir şeysin böyle
Uzaydan mı geldin doğru söyle
Ben ne biçim vuruldum böyle

Senkolik oldum ilk gülüşünde
Hikayenin sonu mutlu bende
Sen ne biçim bir şeysin böyle
Masaldan mı geldin doğru söyle
Ben ne güzel vuruldum böyle

Sen bir başkasın bazı şeylerin cevabısın
Yazılmamış duyulmamış şarkılarımsın
Sen bir başkasın bazı şeylerin anahtarısın
İç dünyamın başkenti son durağımsın

Dertkolik oldum senin yüzünden
Şikayetim seni az görüşümden
Gelmeliyim her çağırdığında
Susmalıyım haklı olsam da
Peki ben neden böyle oldum

Sen bir başkasın bazı şeylerin cevabısın
Yazılmamış duyulmamış şarkılarımsın
Sen bir başkasın bazı şeylerin anahtarısın
İç dünyamın başkenti son durağımsın
Sen bir başkasın bazı şeylerin cevabısın
Çalınmamış kırılmamış umutlarımsın

Aşkkolik oldum senin yüzünden..

9 Haziran 2009 Salı

Yılmaz Özdil - Trabzon

Ulan yazdıklarını severdim, okurdum ama bunu yazdıktan sonra aşık oldum sana.. İpne miyim lan yoksa??? Anlatmak istediğimi o kadar güzel anlatmış ki adam o yüzden o orda yazıyor ben burda :)

---------------------------------------------------

Trabzon...

Birinciysen, birincisindir.
İkinciysen, hiçbir şey.
***
Sivas’ın başına gelen budur.
***
“5’inci büyük olduk” diye havalara giren Sivas, ‘büyük’ olmanın ne kadar ‘zor’ olduğunu belki anlamıştır.
***
Onu yendiler, bunu yendiler, hikaye... Şampiyon olamadı Sivas... Bir çuval inciri berbat etti... Anca ikinci olabildi... Bakıyoruz futbol tarihimize, Adanaspor da oldu ikinci... Eskişehirspor 3 defa oldu... Yere göğe sığdıramadığımız Sivas’ın yapabildiği işte bu kadardır... Adanaspor kadar, Eskişehirspor kadar.
***
“Şampiyonluk 50 basamaklı bir merdiven gibidir” demişti bana Mustafa Denizli... “49’uncu basamağa kadar herkes çıkabilir, 50’inci basamağa sadece büyükler çıkar.”
***
Çok haklıymış.
***
Bu açıdan baktığımda, ‘dördüncü büyük’ Trabzonspor bir kez daha büyüyor gözümde... Yaptıklarının, yapabildiklerinin aslında ne kadar ‘zor’ olduğunu bir kez daha gördük bu sezon... ‘Anadolu’dan şampiyon’ olabilmek, deveye hendek atlatmaktan daha zor... Ve, Anadolu’da tek büyüğümüz var hâlâ.
***
Ve, benim gibi, İstanbul’un şampiyonluklarından sıkılan Anadolulular için, tek umuttur hâlâ.

-------------------------------------------

Aynen Kopyadır. 3 Haziran 2009 / Fanatik Gazetesi.

http://fanatik.ekolay.net/Fanatik/-Y%C4%B1lmaz-%C3%96zdil-yaz%C4%B1yor_4_HDetail_27_135065_15.htm

19 Mayıs 2009 Salı

Top 5 Klasik Kız Tribi / Erkekler

- Günlük hayatta gece kıyafeti olarak adlandırılan kıyafet ve ayakkabıları giyinmek.

- Bir iki defa göz göze gelince götü kalmak ve sonra bakmayınca da türlü şaklabanlıklarla kendisine baktırmaya çalışmak.

- Bebek taklidi yaparak sevimli olduğunu sanmak.

- Erkek muhabbetine katılayım diye kıt bilgiye sahip olduğu konuda ahkam kesmek.

- '' Bugün çok güzelim ve herkes bana bakıyor '' düşüncesini her gün taşımak.

Top 5 Klasik Erkek Tribi / Kızlar

- Yazdığı/yazacağı kızın hoşlandığı sosyal aktivitelerin ki hayatı boyunca yapmamıştır/duymamıştır - ''Messi'' si gibiymiş gibi davranmak.

- Kızla telefonda konuşurken sesini inceltmek.

- Hoşlanılan kız tarafından reddedildikten sonra karizma yapmak.

- '' Ben her gece kopuyorum, alemlerdeyim cumartesi napıyosun '' demek ama her akşam annenin demlediği çaydan içmek ve pişirdiği kurabiyelerden yemek , msn de offline takılmak.

- Bütün kızları kendisine aşık sanmak ve her gülenin arkasından '' tamam lan verecek bu '' diye düşünmek.

14 Mayıs 2009 Perşembe

Asansör - Sunay Akın

Telefon santralleri
beni sana bağlar sevgilim
nükleer santraller ölüme
gökyüzünün nerede olduğunu soran
bir vapur dumanına
yanıt veremiyor hiç kimse

Çocuğunu asma köprüde sallayan
bir annedir İstanbul
ki onun
içi süt dolu
biberonudur Kız Kulesi
soğusun diye suya tutulan

Ne kalem kılıçtan
ne kılıç kalemden üstün olsun
öğrensinler birlikte yaşamayı
örneğin kalem
aşk şiirleri yazsın
ve köreldikçe kılıç yontsun

Yalnız kaldığımız an da bile
alırız insan kokusunu
ıssız adasında
üstünden atamamıştır Robinson
yaptığı ilk mastürbasyonda
yakalanma korkusunu

Kendi boşluğuna asılı
birer asansörüz aslında
ve ben elimde
taze bir karanfil
sıkışıp kaldım
iki katın arasında

Gına Gelmek From Kolbasti

Adı kolbasti bile değildi. Kolbasti denildiği zaman bilirdik ki '' ya ipnedir ya da başka şehirlidir '' ki bazılarımız tarafından 2 si de aynı manaya gelirdi. Adı hoptekti. Asker uğurlamalarının en babasıydı. Ara sokakların marşıydı, araba marşlarından önce çevrilirdi. Maçtan sonra, maçtan önce çalan İstiklal Marşı gibiydi. Düğünlerin 3 saatini oluşturandı. O bize yetiyordu işte Trabzondayken. Ama ne zaman ülke çapında tanındı bilindi o zaman sıçtı işte. İlk başlarda hoştu tv lerde falan ama artık şimdi heryerde.. Trabzonluyum deyince hadi bi kolbasti oyna diyorlar. Gına getirdiler. Bıraksalardı bizim sokak aralarımızda oynadığımız haliyle kalsaydı çünkü şimdi aptal aptal kurallara, figürlere sokmaya çalışıyorlar. Yok kardeşim yok bu oyunun kuralı. Aslında var ama yazılı değil yani evet belirli bir format var onun üzerine oynanıyor ki öle de olması gerekir bir oyun türü olması için ama herkes kafasına göre oynardı. Şimdi ise tamamen kurala bağlamaya çalışıyorlar. Bu oyunun Trabzon dışında oynaması beni artık acayip rahatsız ediyor çünkü onun tadı sokak aralarında , asker uğurlamalarında çıkıyor kardeşim. Bıraksalardı da bize özgü kalsaydı bizim aramızda kalsaydı bu kadar çok milletin gözünün içine sokup nefret ettirmeselerdi bu oyundan.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Omegle Diyalogları #1

Connecting to server...
You're now chatting with a random stranger. Say hi!

Stranger: 27m
You: olmadi bilader.
Stranger: a.k.
Stranger: :)
Your conversational partner has disconnected.

--------------------------------------------------

Connecting to server...
You're now chatting with a random stranger. Say hi!

You: konussana lan
Stranger: pardon abi =)
You: ne beklıyosun ya
You: :)
You: karar veremedın dımı turk mu olayım yoksa 17 f fınland mı
Stranger: sözlükteydim
Stranger: =)
You: hade kal saglıcakla :)
Stranger: hadi eyv

You have disconnected.

-------------------------------------

Connecting to server...
You're now chatting with a random stranger. Say hi!

You: 19 f fınland
You: u ?
You: before u ask
You: i said
Stranger: 22 m turkey
You: oo really
Stranger: i wasn't going to as directly
Stranger: yes really
You: there are many turkish men here
You: why ?
Stranger: i don't know i just logged in
Stranger: probably they advertised the site in a famous website
Stranger: people wanted to try
You: yanı sen denemek ıstemedın he aq cakalı :)))

Your conversational partner has disconnected.

---------------------------------------------------

Connecting to server...
You're now chatting with a random stranger. Say hi!

Stranger: Your conversational partner has disconnected.
You: You're now chatting with a random stranger. Say hi!
Stranger: :D
You: hi desene aq
You: :))
Stranger: gene mi bee :)
Stranger: hacı hacıyı tekkede
Stranger: türk türkü burda poaaaaa
You: :))))))))))))
You: hade eyv
You: 1 gun gene karsılasırrız
You: :))
Stranger: saolasın :)
Stranger: kesinnnn :)
Stranger: 1 gün sürmez belki
You: buyuk ıhtımal.

You have disconnected.

Omegle

Son 5 saattir yerimden kalkmamamın sebebi bu site. Gülmekten yerlere yatıyorum. Yeni fenomenim. Şöyle ki ; omegle.com yazıp siteye girdikten sonra start a chat deyip muhabbete başlıyorsunuz. Nick yok, isim yok kendinizi ifşa eden hiç bir şey yok. Hiç tanımadığınız birisiyle muhabbet ediyorsunuz. İşin kötü ama eğlenceli yanı ek$isözlük sayesinde şu anda online olan yaklaşık 3000 kişinin 2900 ü Türk, geri kalanı da yabancı taklidi yapıyor ama inanılmaz eğleniyoruz. Biz Çılgın Türkler siteyi ele geçirmeden önce siteyi bi araştırdım gerçekten millet de çok eğleniyormuş ki ben dediğim gibi 5 saattir kalkamadım başından.. Ne diyaloglar geçti görmeniz lazımdı ama son dakikada aklıma geldi kayıda almak. Hollandalı karı arayanlar, yazınca da hassiktir lan diyenler, ben eksisozlukteki guruyum diyenler, benim gibi naber lan mağmud dedikten sonra oo abi naber tepkisi alanlar ve milyonlarcası..

http://omegle.com

30 Nisan 2009 Perşembe

Soru ? Cevap ?

Yıllardan beri gelen içinden çıkamadığınız, her daim aklınızda olan bir durumunuz olsa ve bu durum yıllar sonraki hareketlerinizi engellese, düşünmemeniz gereken yerde bir sonraki adımınızı düşünmeye itse, yanlış kararlar almanızı ve pişman olmanızı sağlasa, insanların kalbini kırsa, belki de hayatınızın rotasını çizse ama bu durumun değişmesi için yapabilecek hiç bir şey olmasa bir insan ne kadar daha kendi olabilir ki ?

27 Nisan 2009 Pazartesi

Futbol İzlemeyen Erkek

Futbol izlemeyen erkek biraz feminemdir, sosyalisttir hatta komunisttir. İlgilendikleri şeyler sanat, müzik, resim ve bilimum 10 dakikadan fazla konuştuktan sonra sıkan mevzulardır. Kilo almazlar, vücutlarına iyi bakarlar ve birazcık kibar konuşurlar. Erkeklerle çok fazla arkadaşlık yapmazlar çünkü onlara göre erkekler hep futbol konuşurlar... Özellikle eşiyle zaman geçirmeye bayılırlar ki bu kötü bir özelliktir değildir ama abartırlar. Eşinin dizinin dibinden ayrılmazlar. Futbol konusu geçince de asla altta kalmazlar kesin bir yorum yaparlar ve etraftan onay beklerler ama normal olarak doğru bir yorum değildir ve kimsenin kendisini sallamadığını anladıktan sonra da vazgeçerler bu huylarından. Asla takım tutmazlar. Tutarlarsa da kesin yaşadıkları ülkenin en başarılısını ya da en başarısızını tutarlar. En başarılısını başarılı olduğu için, en başarısızını da haline üzüldüğü için.. Tutarlar dediğim de ismen tutarlar. Belki de son 51432 maçının 1 tanesinin sonucundan haberleri yoktur ama sorunca tutuyorum derler. Ve en nefret ettiğim türünü de en sona sakladım.

'' Milli takımı tutuyorum ben '' diyenler....

Yatacak yeriniz yok gözümde.. Alayınız topsunuz olm...

14 Nisan 2009 Salı

İnsanlık Halleri

Karakteri olsun hakeretleri olsun pek sevilen bir adam değildir Teoman. Ama kesin bir şey var ki iyi müzik yapıyor bu adam. İnsanlık Halleri albümü 4 gün önce piyasalara çıktı ama o eski '' ortalığı kasıp kavuran '' çıkışlardan biri değildi. Gerektiği değeri zamanla bulacaktır çünkü güzel bir albüm bence. Amiyane tabirle '' oluru var ''. Ulan ben de müzik eleştirmeniyim sanki öhöhö sound altyapısı zayıf ama sözler kaliteli öhöhö bilmem kimle çalışmış da iyiymiş de falan iyi işte kardeşim iyi, güzel. Bir '' O '' veya '' 17 '' albümleri gibi olmamış ama hepsi de kalburüstü şarkılar. Güzel. Göreceli olduğu ki söylenir sonuna kadar katılırım. Neyse ilk dinlemede beni direk etkileyen şarkılar ise ;

Çoban Yıldızı , 1 Kadın 1 Erkek , Fahişe.

Fahişe'den bir bölüm ;

sordum, niye sattın diye yoksulluğunu?
dedi, elimdeki sadece oydu



niye sattın vücudunu?
daha mı kötü, dedi, satmaktan ruhu?

5 Nisan 2009 Pazar

5 Mayıs 1996

9 yaşındaydım ama çok net hatırlıyorum. maç sabahı heyecandan erken kalmış ver formamı giyinmiştim. camdan dışarı baktığımda ise herkes forma, atkı bordo mavi ne varsa üstünde taşıyordu. televizyonu açtım ve bir programa rastladım( sanırım yerel kanaldı). seyirciler telefonla canlı yayına bağlanıp trabzonsporumuzun maçı kaç kaç kazanacağı hakkında tahminlerde bulunuyordu. kimisi klasik türk deyimi haline gelen '' 5 atarız abi '' diyor kimisi yine klişelerden olan '' 1-0 olsun bizim olsun golü de hami atsın '' diyordu. tabi aralarında bazı gerçekçi arkadaşlarımız '' beraberlik de bize yetiyor unutmayın '' diyorlardı. ben de aklımdan '' 2-1 yeneriz ve golleri abdullah ve hami atar '' diye geçirdim. öğleden sonra dedemin yanına gittiğimde - ki bütün şampiyonlukları görmesine rağmen - benden daha çok heyecanlıydı. o da bana '' maç nolur lan '' diye sordu ve aynı cevabı verdim. abdullah defans oyuncusu atamaz bu maçta gol diyerek savımı çürüttü. tabii abdullah ercan sol ayağının dışıyla topu köşeye koyduğunda ilk olarak dedeme sarıldım. maçı izlediğimiz restaurant resmen yıkılıyordu. kendini kaybedip golde üstüne çıktığı masadan aşağı düşen adam, hüngür ağlayan 55-60 yaşlarında bir amca ve deli gibi bana sarılmış ve nefes almamı zorlaştıran dedem. bundan sonrasını zaten biliyorsunuz. 2. golü yedikten sonrası karanlık. hatırlamıyorum. aklımda kalan tek şey evin merdivenlerini çıkarken 3-4 kere ayağımı boşa atmamdı. hiç bir gücüm kalmamıştı. 9 yaşımdaydım ve sokaklarda çıkıp top oynamalı, koşturmalı, bütün enerjimi harcamalıydım ama uzun ca bir süre bunları yapamadım.

bakmadım ama illaki murphy kanunları arasında vardır yoksa da kendim ekleyeyim ; sonuna kadar kaybolmaması için koruyacağın, saklayacağın şey elbet bir gün kaybolur.. bu da öyleydi işte... en çok değer verdiğimiz şeyi kaybetmiştik... trabzon un trabzon olmasını sağlayan değeri kaybetmiştik.

bu yüzdendir fenerbahçe ye olan nefret.

bu yüzdendir yıllardır yönetimsel anlamda hiç bir büyük çaplı sorunu olmayan ve hatta her zaman iyi ilişkiler içerisinde bulunan 2 kulübün taraftarlarını karşı karşıya getiren neden.

bu yüzdendir hayatının maçını bir şampiyonluk maçında trabzonspor a karşı oynayan rüştü ye olan gıcıklık.

Siz İnsansanız Ben Noluyorum ? #3







3 Nisan 2009 Cuma

Alışamadım Yokluğuna - Vega

gece agir agir gelir
gelir bas ucumda bekler
bana gittigini soyler
bir daha donmeyecegini de

duvarlarin ardindan seni
duymaya calisiyorum hala
buradan gittin coktan
ve gece bana birak diyor

bir gun gelir
bir gun gecer
bazi seyler hic
ama hic degismez
her geçen anin sonunda
hala
alisamadim yokluguna...

gece agir agir gelir
gelir bas ucumda bekler
bana bittigini soyler
bir daha sevmeyecegini de

uyumaya calissamda faydasi yok
sana sarilmayi ozluyorum hala
buradan gittin coktan
ve gece bana unut diyor

bir gun gelir
bir gun gecer
bazi seyler hic
ama hic degismez
her geçen anin sonunda
hala
alisamadim yokluguna...

22 Şubat 2009 Pazar

Rakı Masası Adabı


Rakıyı güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli.Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır.Bülent Ersoy öyle içiyor diye bir dikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir.Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanır.Bardağa konulan rakının yarısı kadar su konması makbuldür.İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir nefes alınır ki akciğerler de nasibini alsın.Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz.Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz.Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır.Sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu konmaz.İçilen kahve fincanında, tabağında sigara söndürülmez.Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama) buz konur.Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hem keyfi kaçar...Rakıya buz koymak neden yanlıştır;Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı oranda etkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar.İdeal karışım bozulmuş olur.En uygunu rakıya soğuk su koymaktır.İçmeye başlamadan önce aperatif bir şeyler yenmelidir.Favori zeytinyağlılardı r.Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak, alkolün genzinize doğru gelmesini engeller.Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur.Hadi bakalım hoş geldiniz vs. falan diye.Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır.Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir.Rakı şalgam suyuyla içilmez!Mezesiz de rakı içilmez.Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için.Şişe numarasının önemi yoktur.Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denk gelmez.Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz.Bağıra çağıra, böğüre öğüre konuşulmaz...Sakin olmak, efendi takılmak gerekir...Önce kendine gel, sonra meyhaneye,Kalender ol da gir kalenderhaneye,Bu yol kendini yenmişlerin yoludur,Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye...Rakı bardağı boş beklemez...Evet masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır.Usul, adap bilen en genç kişinin saki(*farsça; kadeh sunan) olması adettendir,büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz...Ev sahibi olsa bile.Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır,daha da içmek isteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir.Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir,bunu fark ettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz,ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terk etmeyin.Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz...Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada kibar hanımefendiler olsa dahi) olmaz.Her nevi ızgara balık (lüfer, çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği,hususi nihavent ve rast makamından sanat musikisi eserleri uğurlu nağmesi,akordeon, keman ve ud uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir.Rakı yalnız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir.Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzel sohbetlere yönelir.Yani hem anlatır hem dinler...Böylece rakı sofrası en az iki kişinin katıldığı toplu bir eylem,karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratik bir forum,evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıp verilen,insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerek hesaplaştığı bir tür psikolojik grup terapisi olmaktadır.Unutulmamalıdı r ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir.. .Buraya katılan hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektirhem de diğerlerine karşı aynı saygıyı göstermek zorundadır.Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir,aksi yapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadı r, yanlıştır.En büyük mezesi muhabbettir.Muhabbet konusu 'Bi' kız vardı, 5 yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı' gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,'Bu güneş niye hep doğudan doğuyor, batıdan batıyor?' gibi yarı-felsefi konular da olabilir.Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmiş sarımsaklı zeytinyağı süslemesi...Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakının kendine has tatlı nefasetini(* nefis, güzel...) dengeler,damarlarınızı büzer, anasonla dost olur...


- Neymiş ?

- Rakı içmek sanattır...


Aydın BOYSAN

21 Aralık 2008 Pazar

20 Aralık 2008 Cumartesi

Eller Kollar Birbirini Ağırlar



El Değmemiş (!) Temiz Bir Lig

Aslında 2. yarının başında bekliyordum bu kıyımı, kayırmayı.. Biraz erken davranmışlar.. Önce Trabzonspor un 1 metre ofsayttan yediği gol, Milan Baros a gösterilmeyen kartlar ve bugün Önder Turacı nın eli ile attığı gol. Biliyorsunuz ki ligin 17. haftası 2. yarıyla birleştirilmişti ve o haftanın en önemli maçı Fenerbahçe - Trabzonspor maçıdır. İyi giden Trabzonspor un o maçta kartlarla, yanlış kararlarla sindirileceğini çoğu futbolun az buçuk içinde olan insan kestirebiliyordu. Ama dediğim gibi biraz erken davrandılar. 15 ve 16. haftalarda işin rengi belli oldu : Galatasaray ve Fenerbahçe - biraz da Beşiktaş - kapışacaklar. Kapıştırılacaklar.... Trabzonspor Başkanı Sadri Şener artık haklarının yenilmemesi için elinden geleni yapacağını söylese de bu Bizans oyunlarına bırakın Sadri Şener i Barrack Obama bile dayanamaz...

17 Aralık 2008 Çarşamba

Ne Mutlu Ki Burası Hamsi Kokuyor !!!

Trabzonspor Kulübü bütün spor dallarındaki oyuncularına, hocalarına ve yaklaşık 3000 bin kişiye vermiş olduğu Hamsi ziyafetinin sloganıydı bu.. Ne kadar doğru bir söz... En azından Kadıköy gibi '' BOK '' , Mecidiyeköy gibi '' ÇÖP '' , Beşiktaş gibi '' ALKOL '' kokmuyor...

Hoşçakal Güzin

Çok Türk filmi takip ettiğim söylenemez. Eşkiya'yı bile belki yaşımdan olsa gerek TV de izlemiştim. Yaklaşık 2 saat önce Digitürk de zapping yaparken kendi kanalları olan Türkmax de bir filmle karşılaştım. İnfosunu okuyup dram olduğunu görünce 1-2 dakika bakarım ve geçerim diye tahmin ettim. Ama o dakikadan itibaren yerimden kalkmadım. Tek kelimeyle inanılmazdı... Oyunculuklar mı desem, senaryo mu desem, görüntüler mi desem bilemiyorum. Her şey çok güzeldi. Vermek istediği mesajı çok kolay ama hafif gözlerin dolmasıyla birlikte veren bir TV filmi : Hoşçakal Güzin...
Başrollerini Ayten Gökçer, İsmail Hacıoğlu, Merve Boluğur ve Oktay Kaynarca nın paylaştığı bu filmi kesinlikle ve kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Serkan ( İsmail Hacıoğlu ) annesi ve babasını kaybetmiş, baskıcı, dayakçı ve film seti çalışanı olan abisi Özkan ( Oktay Kaynarca ) ile yaşamaya bir yerde mecbur bırakılmış, gününü evden çıkmayarak, eski Türk filmlerini izleyerek ve Öss ye hazırlanarak geçiren bir genç... Serkan, bodrum katındaki evlerinin camının önünde yere tokasını düşüren Bahar ( Merve Boluğur ) a olan platonik aşkını ve abisinin zorlamasıyla huzurevine çalışmaya gidip tanıştığı huysuz eski sinema yıldızı Güzin İpek (Ayten Gökçer ) le olan arkadaşlığını anlatan yere göğe sığdırmakta zorlandığım bir film bu. Loser Serkan ı oynayan İsmail Hacıoğlu ndan bu güne kadar nefret ederdim ama şu dakikadan itibaren çok sevdim. Harika bir oyunculuk sergilemiş. Tebrik ederim. Keza Ayten Gökçer'i de..
İzleyin, izlettirin.. Son derece üst düzey bir yapım.. Gerçekten keyif alacaksınız...



24 Kasım 2008 Pazartesi

Sevdiğim Şarkılar #7

Teoman - Oğul

kurumuş kuyunun suyu
inciri sütü çoktan çekilmiş
bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
ayrık otları, dikenler bürümüş
bardaktaki su, denizde kum
kadar umarsızdım,
bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
ayrık otları dikenler bürüdü
anne, ben geldim
dizlerin duruyor mu başımı koyacak?
anne ben geldim
ben, oğlun, hayırsızın.

Teoman - Mektup

telefonda konuşmam bilirsin, mektuplarıysa ertelerim hep,
belki de yazım çirkin diye.
çok düşündüm, çok kurdum, karar verdim hep vazgeçtim,
ama sana yazabildim nihayet.
aslında söz vermiştim, duygularımı kilitlemiştim,
ta ki sen açana dek.
korkma sevgi dilenmeyeceğim, ama tanırsın beni işte,
bitiririm her şeyi bir dikişte.
n'apim?

aşk bu, savaş bu binlerce yıldır sürüp giden...
aşk bu, savaş bu, kadın ve erkek arasında

artık saymıyorum yılları, bana değip geçen hayatları,
zaten pek de sevmem insanları.
ama kimi dostlar var sevdiğim, sokak köpekleri beslediğim,
bazı güzel anılar biriktirdiğim.
tutku garip bir şey ve çok vahşi ve çok hırslıydım zaten ben de
o yüzden de yağmaladım seni...
kolay değildir bilirim, bir aşki bir kalbe koymak,
hele bir başkasini severken sen.
teşekkürler, bir zamanlar beni çok sevdiğin için.
bu mektup da olmadi, kelimeler toparlanmadı,
işte şimdi çöpe gidiyor.
yine de mektubuma son verirken
seni her zaman çok seven
ben.

Teoman - Dedi Annem

yaralı dizlerim koşamam ki
kapalı yollarımda bakamam ki
unutkan nehrimin
yolumu sormadan bulamam ki
karlı dağlarında doğamam ki saklı kentimin

çok üzülme çok susma çok darılma çok ağlama
çok da kitap okuma dedi annem
çok terleme çok yorulma kitaplarında boğulma
yalnızlığına çok da alışma

güneşim olmadan göremem ki
ay tutulurken uyuyamam ki
karanlık olsa da
benmerkezi sevemem ki
sevmeden de yaşayamam ki
yanlış olsa da

çok üzülme çok susma çok darılma çok ağlama
çok da kitap okuma dedi annem
çok terleme çok yorulma kitaplarında boğulma
yalnızlığına çok da alışma

Sakin


Overrate gruplardan sadece biri. Dinledim ve başarısız buldum. Basit geldi bana aşırı derecede...

21 Kasım 2008 Cuma